Geçtiğimiz hafta dünya yeni iklim lideri Türkiye’nin yükselişine tanık oldu.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN, Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurulu’nda yaptığı açıklamada, Türkiye’nin 2053 vizyonu doğrultusunda ve Ulusal Katkı Beyanı kapsamında Paris İklim Anlaşması’na taraf olma sürecini başlattığını açıkladı.
Bu açıklama genel kurulun tarihi anlarından biriydi ve sadece birkaç gün sonra Sayın Cumhurbaşkanımız, kabine toplantısında Türkiye’nin iklim değişikliği konusundaki kararlılığını pekiştirdi.
Türkiye’nin zorlu iklim değişikliği hikayesi
Ülke sınıflandırmalarının yapıldığı Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) 1992 yılındaki Berlin Taraflar Konferansı’nda Türkiye, “gelişmiş ülke” olarak da yorumlanabilecek Ek-II listesine alındığında, Türkiye zor bir duruma düşmüştür.
Yoğun müzakereler sonucunda 2001 yılında Türkiye diğer ülkelere mali yardım yapan Ek-II ülkesi statüsünden çıkarılmış ve 2004 yılında İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine taraf olmuştur.
2010 yılında Türkiye’nin özel şartlarının tanınması, Türkiye ile aynı listedeki diğer ülkelerden farklı olduğu şeklinde yorumlandı. Ayrıca Türkiye’nin finansman ve teknoloji transferi sağlama yükümlülüğünün bulunmadığı ancak yine de emisyon azaltmaya devam etmek zorunda olduğu teyit edildi. Ancak Türkiye, Kyoto Protokolü’nün müzakere edildiği 1992 yılında kabul edilen BMİDÇS’ye taraf değildi ve protokolün ek B’sinde yer almıyordu, 2008-2012 yılları arasında sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine indirmek zorunda değildi.
Paris Anlaşması müzakerelerinde Türkiye sözleşme ve anlaşmanın taslak metni kapsamındaki yerini düzeltebilmek için elinden gelen tüm çabayı sarf etmiştir. Türk heyeti taslak kararlardan birine, kendisine destek sağlanması amacıyla bir paragraf yerleştirmeyi başarmıştır. Ancak anlaşmanın kabulünden hemen önce bu paragraf silinmiştir.
Anlaşmanın kabulünden sonraki altı yıl boyunca ve tutulmayan vaatlere rağmen Türkiye haksız durumunu düzeltmek için çok uğraşmış ve diğer ülkeleri adil bir konumda olma talepleri konusunda uzlaşmaya ikna etmek için büyük çaba sarf etmiştir.
Anlaşmanın dışında, mücadelenin içinde
Tüm G20 ülkeleri arasında anlaşmaya taraf olmayan tek üye ve dünyadaki altı ülke arasında olmak Türkiye için kolay olmadı. Ülkemizin talebi kesinlikle meşruydu, ancak iddialarını savunurken yalnızdı. Bununla birlikte etkili iklim eylemi konusunda Türkiye öncü ülke konumundadır.
Türkiye iklim değişikliğiyle mücadele konusunda kendi çabalarıyla kendi ulusal şartları dahilinde önemli adımlar atmıştır.
17 Şubat 2021’de Sayın Emine Erdoğan’ın himayelerinde düzenlenen “İklim Değişikliği ile Mücadele Zirvesi”nde Türkiye, sonuç bildirgesi ile iklim değişikliği ile mücadelede öncelikli alanlarını belirledi.
Türkiye iklim değişikliğine ilişkin politika, hedef ve düzenlemeleri içeren İklim Kanununu hazırlamakta, 2050 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planı’nı güncellemektedir ve daha temiz üretim teknolojilerine yatırım yapan tesisleri ödüllendiren emisyon ticareti sistemini uygulayacaktır.
Türkiye bölgesel iklim değişikliği eylem planları ile yedi bölgesini iklim değişikliğine uyumlu hale getirmiş ve belediyelerde yerel iklim değişikliği eylem planları hazırlamak için yasal ve teknik düzenlemeler yapmıştır.
Türkiye, Sıfır Atık Projesi kapsamında 2035 yılında atık geri kazanım oranını %60’a çıkaracaktır.
Türkiye ayrıca şu anda %2,5 olan arıtılmış ve yeniden kullanılmış atıksu oranını 2023’te %5’e, 2030’da ise %15’e çıkaracaktır.
Bugün Türkiye yenilenebilir enerji üretimi ile bölgesinde lider ülke konumundadır.
2020 yılında kurulu gücün %98’i yenilenebilir enerjiden sağlanıyor. Elektrik üretiminde kurulu gücünün %52’si yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanmaktadır.
2030 yılına kadar Türkiye güneş enerjisinden elektrik üretimini 10 GW’a, rüzgar enerjisinden ise 16 GW’a çıkaracaktır.
Türkiye 2015 yılından bu yana enerji yoğun sektörlerin emisyonlarını izlemektedir. 700 tesisin emisyonu izlenmekte olup ülkemizin toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık yüzde 51’ine tekabül etmektedir.
Türkiye binalarda kullandığımız fosil yakıtları 2023 yılına kadar %25 oranında azaltacak ve 2030 yılına kadar tüm binaların enerji kimlik belgelerine sahip olmasını sağlayacaktır.
Türkiye, Ulusal İklim Değişikliği Platformu’nu kuracak ve Ulusal İklim Değişikliği Araştırma Merkezi’nin kuruluşunu başlatacaktır.
Türkiye, Millet Bahçeleri projesi ile yeşil alanları ve “yutak kapasitesini” hızla artırmayı hedeflemektedir.
Türkiye bu arada ekolojik koridorlar projesi ile korunan alanlarını genişletmekte, ormanlarla birlikte koruma altına alarak geniş yeşil kuşaklar ve koridorlar oluşturmaya çalışmaktadır.
2015 yılında Türkiye, Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanını sunmuştur. 2030 yılına kadar olağan senaryo kapsamında sera gazı emisyonlarında %21’e varan azalma beklenmektedir.
Tüm bu çabalar Türkiye’nin sözleşmeye taraf olmaktan kaçınsa da çabalarının gerçek ve samimi olduğunu açıkça göstermektedir.
Oyun değiştirici: Pandemi + aşırı hava olayları
Türkiye, Covid-19 pandemisi, müsilaj problemi, orman yangınları ve son sel felaketleri sebebiyle zor günler yaşamıştır.
Bu yaz her gün bir meydan okumaydı. Bir gün şiddetli sel sebebiyle kendimizi Türkiye’nin kuzey bölgesinde bulduk, başka bir gün orman yangınlarına karşı savaşmak için güney sahillerine gittik. Yine de tabiat ana bize umut verdi, o yangın yerlerinde her filiz bir hayattı. Türkiye kriz yönetimi konusunda çok iyi bir iş çıkardı ve tüm bu büyük talihsiz olayların üstesinden geldi.
Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) son raporları da bizi Akdeniz’in refahı konusunda uyardı. Bilim bize çok yakın gelecekte çok daha ciddi iklim değişikliği kaynaklı çevresel krizlerin olacağını açıkça söylüyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi bünyesinde iklim değişikliği konularına yönelik bir araştırma komisyonu kuruldu. Bu komisyon iklim değişikliğinin her aktörüyle, bir başka deyişle hükümet, akademi, bilim adamları ile çalıştı. Bu nihai karardaki ilk ama en önemli adımdı.
Hikaye şimdi başlıyor
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 76. oturumunda Sayın Cumhurbaşkanımız dünyaya önemli mesajlar vermiştir. İklim değişikliği Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmektedir. İklim değişikliği bir kriz ve biz bunun sonuçlarına hazır değiliz. Doğamız tehlikede ve tarihsel olarak sorumluluğu olan büyük ülkeler bunu düzeltmek zorundadır. Türkiye, 2053 vizyonuyla Ulusal Katkı Beyanı çerçevesinde Paris Anlaşması’nı onaylama sürecini başlatıyor. Türkiye iklim değişikliğiyle mücadele için elinden geleni yapacaktır.
Dünkü kabine toplantısı da Türkiye için bir dönüm noktası olmuştur. Şimdi yeni bir çağın eşiğindeyiz. Türkiye iddialı orta ve uzun vadeli hedefler koyarak iklim mücadelesinin liderliğini üstleniyor. Bu liderlik yalnızca en savunmasız ülkelere saygı gösterilmesini değil, aynı zamanda dünyanın iyiliği için büyük emisyon yayıcı ülkeleri derhal harekete geçmeye teşvik etmeyi de kapsamaktadır. Yeşil dönüşüm ve yeşil devrim önümüzde ve bizler bu gezegeni gelecek nesiller için daha iyi bir yer haline getirmek için sabırsızlanıyoruz.