Küresel ölçekte artan sera gazları iklim değişikliği olgusuna dikkatleri çekmiş, bu itibarla da ilki 1979 yılında gerçekleştirilen Dünya İklim Konferansları düzenlenmiştir. Özellikle de Antarktika üzerindeki ozon tabakasındaki incelme, bu soruna yol açan kimyasal kullanımının kısıtlanması noktasında öncelikli müdahale gerektirmiş, bu çerçevede 1985 yılında Ozon Tabakasının Korunması için Viyana Sözleşmesi imzalanmıştır. Anılan sözleşme, çevre ve iklim alanında küresel bağlamdaki ilk başarılı Sözleşme olmuştur. Takip eden süreçte de ozon tabakasını incelten maddelerin kullanım ve üretimini kısıtlanması, bu noktada sağlıklı bir izleme sisteminin kurulması gibi adımları hayata geçirmek üzere bir protokol çalışması yapılmış ve 1987 yılında Ozon Tabakasını İncelten Maddeler İlişkin Montreal Protokolü kabul edilmiştir.
Uluslararası camianın iklim değişikliği ile mücadeledeki çalışmaları özellikle Birleşmiş Milletler Çevre Programı ile Dünya Meteoroloji Örgütü’nün 1988 yılında kurduğu ve iklim politikalarının geliştirilmesi için teknik altyapı oluşturan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) ile daha farklı bir boyuta taşınmıştır. Küresel bazda iklim değişikliğine dair çerçeve bir Sözleşmenin inşası için Aralık 1990’da alınan BM Kararıyla Hükümetlerarası Müzakereler Komitesi (INC) kurulmuş, yaklaşık 15 ay süren çalışmalar sonucunda İklim Değişikliğinin de Anayasası olarak tabir edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) hazırlanmıştır. 1992 yılında imzaya açılan Sözleşme, sera gazı emisyonlarında azaltımı, araştırma ve teknoloji üzerinde iş birliğini ve sera gazı yutaklarının (ormanlar, okyanuslar gibi) korunmasını amaç edinmiştir.
İklim Çerçeve Sözleşmesi aynı zamanda iklim alanındaki düzenlemelerin temelini, diğer bir ifade ile bir nevi Anayasasını oluşturuyor. Sözleşme kapsamında her yılın sonunda düzenlenen Taraflar Konferansında mevcut durum değerlendirmesi ve ileriye dair atılacak adımlar müzakere edilmektedir. Sözleşmenin daha etkin uygulanabilmesi için uygulama araçlarına ihtiyaç duyulmuş, bu noktada yedinci taraflar Konferansında Kyoto Protokolü kabul edilmiştir. 2005 yılında uygulamaya başlayan Kyoto Protokolü Çerçeve Sözleşmenin 2020 yılına kadarki uygulama aracı olmuştur.
Ancak Kyoto Sözleşmesinin sadece gelişmiş ülkeleri hedef alması, o sırada gelişmekte olan ülkeler kategorisinde yer alan ve hızla büyüyen Çin, Hindistan, Brezilya gibi büyük emisyon salan ülkelerin herhangi bir sorumluluk almaması Kyoto Protokolünü adeta işlevsiz bırakmıştır. Bu durum yeni bir Anlaşma ihtiyacını doğurmuş ve 2015 yılında Fransa’nın Paris Şehrinde düzenlenen 21. Taraflar Konferansında Paris Anlaşması (Paris Accord) kabul edilmiştir.
21. Taraflar Konferansının bir nolu Kararının bir eki olan ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin 2020 yılı sonrasındaki uygulama aracı olan Paris Anlaşmasının “Türkçe” Versiyonuna buradan ulaşabilirsiniz ⇓⇓⇓⇓
Paris’te düzenlenen 21. Taraflar Konferansında kabul edilen ilk Karar metninin Türkçe Versiyonuna buradan ulaşabilirsiniz ⇓⇓⇓⇓