Başbakan Erdoğan’ın rant için emsali 6-7’ye çıkarma mantığından vazgeçilmesini isteyerek belediyeleri uyarması aslında ortaya çıkan manzaranın vahametini gözler önüne sermektedir. Hemen arkasından Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar’ın “Öyle herkes kafasına göre plan notlarıyla, bilmem neyle emsal artışı yapamayacak” şeklindeki açıklaması da bu vahameti dile getiren çok önemli bir beyanat niteliğinde…
Peki nedir bu emsal? Emsal, bir arsada verilen izin çerçevesinde yapabileceğiniz toplam inşaat anlamına geliyor. Örneğin bin m2 bir arazide emsal değeri 3 olursa bu arsaya en fazla 3 bin m2 inşaat yapılabilir. Tabii plan notları hariç…
Son 10 yıl içerisinde İstanbul’da emsaller 8’e kadar çıktı. Tabii ki, İnşaatlar tamamlanınca karşımıza çıkan yapı kütlesinin büyüklüğü izin verenleri bile korkutmaya başladı. Zira plan notları diye bir şey var!.. Yani planlarda göstermediğiniz teknik detayları plan notlarına yazıyorsunuz. Özellikle İstanbul’da son dönemde ortaya çıkan manzaralar plan notlarının dayanılmaz cazibesinden kaynaklanmıştır. Yeni yapılan AVM, otel ve rezidans komplekslerinin emsal hesaplarının başladığı yerler önlerindeki 10 katlı eski binalarının çatısıdır. Alt kısımlarda kalan alışveriş merkezleri ve sosyal donatılar emsal dışı sayılmaktadır.
Peki bu emsal izinlerini kim vermektedir? Kağıt üzerinde bugün şikayet edilen binaların çirkinliği ve İstanbul’a getireceği geri dönüşü olmayan zararları önceden görmek mümkün değil midir? Planlarda 1 emsal, ruhsatlarda 2.5 emsal ve nihayet uygulamada 5 emsal olan yerler var mıdır? Düne kadar belde belediyelerinin imar verme hakkı olduğu bir memlekette imar ahlaksızlığından söz etmemek mümkün değildir. Özellikle imar planları ve uygulamalarındaki başıboşluk, telafisi mümkün olmayan problemleri beraberinde getirecektir. Acımasızca ve ranta dayalı yapılaşma, betonlaşma ve yeşil alanların yok edilmesi İstanbul’un yükünü her geçen gün artıracaktır. Ciddi trafik, altyapı ve sosyal donatı problemleri de beraberinde gelecektir. Planlardaki emsalleri artırabilirsiniz, plan notlarıyla esas planları delebilirsiniz ve bütün bunları rant uğruna yapabilirsiniz ama unutmayınız ki bu şehir bize atalarımızdan miras değil gelecek nesillerimizin emanetidir. Peki çözüm nedir?
Ülkemizde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı diye bir bakanlık olduğu halde belediyeler hala İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır. Garip değil mi? Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın seçilmiş belediye başkanları üzerinde ne kadar yaptırım gücü vardır? Türkiye genelinde gerçekten düzgün ve gelişmiş ülkeler seviyesinde planlama ve uygulama isteniyorsa Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yerel yönetimlere ağabeylik yapması gerekmektedir.
Mevcut durumda belediyeler kendi başlarına göre hareket etmekte ve imar kanunu sürekli olarak delinmektedir. Şehirlerimizin en azından bundan sonra daha planlı, yeşil alanları bol, sosyal donatıları titizlikle seçilmiş ve trafik keşmekeşinden uzak olmasını istiyorsak yapısal bir reform için ilk önce belediyeler yeni kurulmuş Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlanmalıdır. Böylelikle, Üst Ölçekli planlamalar ve büyük projelerin onaylanması bu bakanlıkça yapılmalıdır. Başbakan Erdoğan daha planlı ve çevreci marka şehirler istiyorsa 81 ilde bulunan bütün belediyeleri ve TOKİ’yi yine kendisinin kurduğu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlamalıdır. Aksi takdirde belediyelerin farklı uygulamaları geri dönüşü olmayan ve telafisi mümkün olmayan sorunları ve imar ayıplarını beraberinde getirmeye devam edecektir.