“Bir Zamanlar İstanbul” başlıklı birçok makale, kitap, kartpostal ve albüm gözünüze çarpmıştır. Bunlar genelde İstanbul’un tarihi doğal güzelliğini ortaya koyan eserlerdir. Şimdi biz de “Bir Zamanlar İstanbul” diyoruz, fakat o kadar eskiye değil, İstanbul’un “yaşanılmaz” hale geldiği bir zamandan söz ediyoruz. Buyurun, 1993’ten bir manşet: “İstanbul çöp soluyor.” 1992’den bir manşet: “Eminönü çöp dağı.” Bir başka manşet: “Halkalı çöplüğü büyük tehlike”. Bir başka manşetin başlığı ise şöyle: “Ümraniye’de çöp faciası: 16 ölü.” Çok değil, bundan 20 yıl öncesinin gazete manşetlerinden söz ediyoruz. Çöp dağlarının yükseldiği, insanların hayatını kaybettiği zamanlardan kalma gazete başlıklarını okumak, İstanbullu için sıradan haber sınıfına giriyordu artık.
“İSTANBUL NEFES ALAMIYOR”
İstanbul o zamanlar sadece çöp dağlarıyla da meşhur değildi. Havası da kirliydi. İnsanlar hava kirliliğinden ölüyordu desem emin olun kimse inanmaz. İnanmayan lütfen o zamanki gazetelerde çıkan haberlere bir baksın. İstanbul’da hava kirliliği yüzünden insanlar akın akın hastaneye koşuyor, kimisi kanserden kimisi de türlü hastalıklardan hayatını kaybediyordu. 1990’lı yılların manşetleriyle devam edelim: “İstanbul öldürüyor”, “Hava kirliliği hasta ediyor”, “İstanbul’da hava kirliliği sınır değeri aştı”, “Boğulan İstanbul’a devlet el koydu”, “Kirli havayı yağmur bile temizleyemedi”, “Hava kirliliği kanser riskini arttırıyor”, “Bu hava insanı öldürür”… Bu başlıkları okuyunca kendinizi fantastik bir kurgu içinde sanabilirsiniz, belki de şaka yaptığımı zannettiniz.
“HA İSTANBUL HA RUANDA”
İstanbul, o zamanlar medyada sadece çöp dağları ve hava kirliliğiyle gündeme gelmiyordu, Susuzluk da en önemli problemlerden biriydi. “Ha İstanbul, ha Ruanda!”, “Susuz yaz geliyor”, “Merhaba susuzluk”, “Terkos Gölü’nde 2 karış su kaldı”, “95 günlük su var”, “İstanbul halkı mikropsuz su için çare arıyor”, “İstanbul susuzluktan kıvranıyor.” Bu manşetler de çok değil, 20 yıl öncesinin gazetelerini süslüyordu. Vatandaşlarımızın her gece ellerinde bidonla çeşme başlarında beklediği bir İstanbul’dan söz ediyoruz. Değerli okurlar, bunların hepsi İstanbul’da yaşandı, o manşetler de o zaman atıldı. O dönemde neler olmuştu da çöpler toplanmamıştı, şöyle bir hatırlayalım: 1994 yılı öncesinde İstanbul’da katı atıkların toplanması konusunda sendikalar ile belediyeler arasında bazı anlaşmazlıklar yaşanmış ve büyük bir çevre problemi ortaya çıkmıştı. İstanbul’da o zamanki nüfus yaklaşık 8 milyon olmasına rağmen atıklar doğru düzgün toplanamamış, sokaklarda çöp yığınları oluşmuştu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi personeline maaş ödeyemediği için atık toplayan personel, sürekli grev yapıyor, bu yüzden de İstanbul, en merkezi yerlerde çöp dağlarına sahne oluyordu. İnsanlar kendi ceplerinden ödeyerek çöpleri toplattırıyor ancak grev yapan çöpçüler bu kişilere engel oluyordu. Atıkların düzenli toplanamaması çöp yığınlarını meydana getirdiği gibi İstanbul’daki caddeler daralmaya başladığından vatandaş da çöpleri açıkta kontrolsüz bir şekilde yakıyordu. Bunun sonucunda hem hava kirliliği oluşuyor hem de maddi hasarlar meydana geliyordu. Evsel atıklar ile birlikte toplanan ve aynı yerde depolanan tıbbi atıklar diğer atıklardan ayrı bir işleme tabi tutulmaması; Hepatit -B ve HIV gibi virüslerin insanlara bulaşma riskini doğuruyordu.
ÜMRANİYE’DE ÇÖPLÜK FACİASI
28 Nisan 1993 günü Ümraniye Hekimbaşı Çöplüğü’nde büyük bir facia yaşandı. Bütün atıklar, herhangi bir ayrıştırmaya maruz kalmadan birlikte depolanıyor, uygun eğim verilmeden gelişigüzel döküm yapılıyordu. Bu sebeplerden dolayı depolama sahasında büyük bir kayma yaşandı. Çöplüğün hemen yakınına yapılmış olan gecekondular, tonlarca çöpün altında kaldı. Toplam 27 kişinin cesedine ulaşılabilirken, 12 kişiye ulaşılamadı. Onlarca insan ise sakat kaldı. 1994’te belediyenin el değiştirmesiyle o zamanın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, başta çöplerin toplanması olmak üzere susuzluğun giderilmesi, hava kirliliği probleminin ortadan kaldırılması için acilen bir dizi çalışma başlattı. İstanbul için adeta seferberlik ilan eden yeni belediye yönetimi, öncelikle karışık toplanarak vahşi depolama sahalarına kontrol sistemi olmadan dökülen çöpleri, evsel atıklar, tıbbi atıklar vb. şekilde ayrı ayrı toplamak amacıyla gerekli tesisleri oluşturdu. Bundan başka Erdoğan ve ekibi, susuzluk problemini gidermekle kalmadı, ta Istrancalar’dan getirdiği suyla onlarca yıllık su problemini de önledi.
ÇÖP DAĞINDAN, OLİMPİYAT ADAYLIĞINA
Gezi olaylarına katılan ve Y kuşağı diye tabir ettiğimiz ’90 doğumlu gençler, İstanbul’un 20 yıl önce yaşadığı bu önemli problemleri yaşamadığı için bilmez, hissedemez. İstanbul’da belediyeciliğin nereden nereye geldiğini idrak edemez. Bunun için 20 yıl önceki gazete manşetlerini ortaya koyarak o günleri bir hatırlayalım, hatırlatalım istedik. Hatırlatalım ki bu gençlerimiz önce İstanbul’u, sonra Türkiye’yi başarıyla yöneten bir ekibin bu ülkeye kazandırdıklarını öğrensin, kadir kıymet bilsin, dört beş ağacı bahane edip onları kışkırtanlara prim vermesin, büyük fotoğrafı görmezlikten gelmesin. Sonuç olarak, 1994 yılından bu yana İstanbul’da çevre adına yapılan çalışmalar olmasaydı, 2020 Olimpiyatları’nın seçiminde finale kalmayı rüyamızda bile göremezdik.. Bu şehir kendisine hizmet edenleri unutmayacaktır…