İklim finansmanı geçen kasım ayında düzenlenen 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı veya COP26 sırasında tartışılan en önemli konulardan biriydi. Etkinliğin öncesinde Birleşik Krallık COP Başkanlığı, 2009 yılında düzenlenen COP15 sırasında gelişmiş ülkeler tarafından 2020 yılına kadar yıllık 100 milyar ABD dolarlık iklim finansmanı sağlama taahhüdünü yeniden canlandırmak için bir “İklim Finansmanı Sağlama Planı” yayımladı. COP26 karar metninde “gelişmiş ülke taraflarının anlamlı azaltım eylemleri ve uygulamalarda şeffaflık bağlamında 2020 yılına kadar ortaklaşa yılda 100 milyar ABD dolarını harekete geçirme hedefini henüz gerçekleştirmedikleri derin bir üzüntüyle” belirtiliyor.
OECD’ye göre yıllık 100 milyar ABD doları hedefi de dahil olmak üzere gelecekte sağlanacak iklim finansmanı tutarları iklim değişikliği yatırımları için harekete geçirilebilecek özel sektör kaynaklarının miktarıyla bağlantılı. Bu durum kaçınılmaz olarak “Kamu sektörü özel sektörün artan düzeylerde iklim finansmanını harekete geçirmesine yardımcı olmak için neler yapabilir?” sorusunu akıllara getiriyor.
Paris Anlaşması’nda ifade edildiği üzere gelişmiş ülkeler iklim değişikliğinde yüksek tarihi sorumluluklara sahipler ve bu sebeple gelişmekte olan ülkelere yönelik iklim finansmanının harekete geçirilmesine liderlik etmeliler. Türkiye’nin ise küresel iklim değişikliği konusundaki tarihi mesuliyeti %1’in altında; bu sebeple gelişmekte olan bir ülke olarak ülkemiz, iklim finansmanının sağlanmasında iklim adaletine olan ihtiyacı defalarca vurgulamıştır.
Öte yandan gelişmekte olan ülkelerin çeşitli kaynaklardan sağlanan iklim finansmanını iklim değişikliği yatırımlarına yönlendirmek için ulusal çapta atabilecekleri adımlar bulunmaktadır.
Azaltım potansiyeli yüksek, başarılı iklim değişikliği projeleri konusunda uzun bir geçmişe sahip ve gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, iklim değişikliği yatırımları için çekici bir adres olmayı sürdürüyor. Türkiye’nin başarısının uluslararası olarak da tanındığını gösteren Mutabakat Zaptı, Türkiye ile Dünya Bankası Grubu üyeleri (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası ile Uluslararası Finans Kurumu), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Birleşmiş Milletler, Fransa ve Almanya arasında imzalandı. Mutabakat Zaptı 3 yıl için Türkiye’ye 3,2 milyar ABD doları üzerinde iklim finansmanı taahhüt ediyor.
Ancak Türkiye’nin düşük karbon ekonomisine geçiş ve 2053 net sıfır emisyon hedefi de dahil olmak üzere uzun vadeli iklim hedeflerine ulaşabilmesi için daha yüksek miktarlarda iklim finansmanına ihtiyaç duyduğu açıktır. Türkiye’nin kalkınmanın kapsayıcı, sürdürülebilir ve insani doğasına yaptığı vurgu, ülkemizin Yeşil Kalkınma Devriminin başlıca özellikleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin kalkınma vizyonu iklim değişikliğini bir tehdit olarak değil, bir fırsat olarak ele alıyor. Doğrusal ekonomiden döngüsel ekonomiye geçişi destekleyen Türkiye kalkınma önceliklerini sürdürülebilir ve sorumsuz olmayan bir şekilde uygulamanın önemli olduğunun farkında.
BİRLEŞİK KRALLIK-TÜRKİYE YEŞİL FİNANS KONFERANSI
Geçen hafta Londra’da düzenlenen İngiltere-Türkiye Yeşil Finans Konferansı Türkiye’nin kalkınma vizyonunu uluslararası yatırımcılarla paylaşabilmesi için bir fırsat oldu. Yatırım bankalarından kamu kurumlarına kadar yüzlerce katılımcının katıldığı konferans Londra’nın kalbinde, finans merkezi olan bölgede gerçekleşti.
Konferansın temel amacı Birleşik Krallık ve Türkiye’deki kamu ve özel sektördeki finansal piyasa oyuncuları arasındaki iş birliğini kolaylaştırmak ve Türkiye’de yeşil finansı geliştiren kamu politikalarının ve düzenleyici çerçevelerin hızlandırılmasına katkıda bulunmaktı. Böylece konferansın odak noktalarından biri Türk kamu sektörünün özel sektörün iklim finansmanına erişimini kolaylaştırmak ve iklim yatırımlarının önünü açmak için attığı adımlar oldu.
Konferansta Türk kamu sektörü katılımcılarla finansal piyasaları ve özel sektörü iklim dostu yatırımlar için harekete geçirmedeki düzenleyici ve kolaylaştırıcı rolünün detaylarını paylaştı. Etkinlikte yenilenebilir enerji (özellikle jeotermal, rüzgâr ve güneş), yeşil hidrojen, sürdürülebilir atık yönetimi, temiz ulaşım, yeşil binalar gibi birçok sektörde ülkemizin kamu politikaları, projeleri ve hedefleri ön plana çıktı.
TÜRKİYE DAHA FAZLA İKLİM FİNANSMANI İÇİN VİTES YÜKSELTİYOR
Bu kapsamda Türkiye iklim finansmanını kolaylaştıracak ve yatırımcı güvenini artıracak yedi temel politika üzerinde çalışıyor.
Türkiye bu yıl ulusal bir iklim değişikliği yasası hazırlamak için çalışıyor. Kanun ülkemizin 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşması için gerekli yasal süreci belirleyecek. Türkiye iklim değişikliği konusunda bir yasa çıkarıp bağlayıcı ve sıkı bir taahhütte bulunarak uluslararası yatırımcılara iklim değişikliğine karşı küresel mücadelede rolünü oynamaya hazır olduğuna dair güçlü bir sinyal gönderecek.
Türkiye sektörel ve ülke çapında daha iddialı iklim hedefleri açıklayacak olan Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkısı’nı (NDC) bu yıl güncelleyecek ve yayımlayacak. NDC’miz Türkiye’nin iklim değişikliği çabalarında hangi sektörlere ve faaliyetlere öncelik verildiğini açıklayarak özel sektörümüzün yatırım kararlarına rehberlik edecek.
Paris Anlaşması’nın onaylanmasıyla Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesi yeni bir ivme kazandı. Türkiye’nin 2053 yılına kadar net sıfır emisyon hedefi Paris Anlaşması’nın 1,5 santigrat derece hedefine katkıda bulunacaktır. Türkiye net sıfır emisyon hedefini uygulamak için gerekli adımları belirleyecek ve teşvik edecek uzun vadeli bir iklim stratejisi hazırlayacak. Birçok yatırımcının uzun vadeli yatırım ufku vardır; bu sebeple paralarını gelişmekte olan ülkelerin iklim dostu yatırımlarına bağlamak için genellikle uzun vadeli taahhütlere ihtiyaç duyarlar.
Gelişmekte olan ülkeler ayrıca iklim finansmanı özelinde uzun vadeli planları ve stratejileri uygulayarak yatırımları teşvik edebilir. Türkiye, Paris Anlaşması’nda belirtildiği üzere finansal akımları düşük karbonlu ve iklime dayanıklı kalkınmayla uyumlu hale getirilmesine hizmet edecek ve ülkenin genel finansman stratejisini ortaya koyacak bir Ulusal İklim Finansmanı Stratejisi hazırlayacak.
2020’nin sonu itibarıyla küresel varlık yöneticilerinin yönetimi altında 100 trilyon ABD dolarından fazla varlık bulunmaktadır. Bu varlıkların yaklaşık üçte biri çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) konularına duyarlı yatırımcılar tarafından yönetilmektedir. Türkiye’de en büyük finansal sektör oyuncuları bankalardır; dolayısıyla finansal birikimleri temiz yatırımlara yönlendirmede kritik bir rol üstlenirler. Mesela Eylül 2021 itibarıyla Türkiye’deki bankaların yalnızca yenilenebilir enerjiye sağladığı toplam nakdi finansman 22,6 milyar ABD doları[1] olarak gerçekleşmiştir. Bu bağlamda ulusal ve uluslararası finansal oyunculara rehberlik etmek için Türkiye bir dizi teknik kritere göre hangi ekonomik faaliyetlerin “yeşil” kabul edildiğini sınıflandıracak olan bir Ulusal Yeşil Taksonomi geliştirecektir. Taksonomi yatırımcıların yeşile boyama riskine karşı korunmasına yardımcı olacak.
Karbon fiyatlandırma mekanizmaları ticari işletmeleri yarattıkları karbon salınımlarının maliyetini içselleştirmeye ve karbon fiyatını ekonomik kararlarına dahil etmeye yönlendirir. 2021 itibarıyla birçoğu net sıfır emisyon taahhüdüne sahip 45 ülkede karbon fiyatlandırma mekanizmaları uygulanıyor. Türkiye 2024 yılında Emisyon Ticaret Sisteminin (ETS) pilot uygulamasını başlatacak.
Küresel finans piyasalarında yeşil tahviller, yeşil kira sertifikaları, yeşil krediler ve yeşil mortgage gibi finansman araçlarının çeşitliliği göze çarpmaktadır. Türkiye finansal kurum ve kuruluşların mevcut yatırımcı tabanlarını çeşitlendirmeye ve genişletmeye yardımcı olacak bu tür finansman enstrümanlarını kullanmasını teşvik etmeye devam edecek. Mesela halihazırda kamu kuruluşlarımız yeşil finansman araçlarını geliştirecek çeşitli adımlar attı. 2022 yılında Sermaye Piyasası Kurulu yeşil ve sürdürülebilir borçlanma araçları ile kira sertifikalarını tanımlayan ve mevcut uluslararası standartlar doğrultusunda bu araçların kullanımına ilişkin esasları belirleyen bir kılavuz yayımladı. 2021 yılında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Türk bankacılık sektörünün sürdürülebilir bankacılık uygulamalarına zemin hazırlamak üzere genel strateji ve politikaları belirleyen Sürdürülebilir Bankacılık Stratejik Planı’nı (2022-2026) yayımladı. Son olarak 2021’de Hazine ve Maliye Bakanlığı, uluslararası standartlara uygun yeşil veya sürdürülebilir tahvil veya kira sertifikaları ihraç etmek üzere Sürdürülebilir Finans Çerçevesini yayımladı.
Yeşil dönüşüm için yapacağımız yatırımların maliyeti azaltım ve uyum için çaba göstermediğimiz bir senaryoda yaşayacağımız iklim değişikliği felaketlerinin maliyetinden çok daha az. İklim finansmanı iklim yatırımlarını uygulamak için vazgeçilmez olması sebebiyle iklim değişikliği politikalarının tüm yönlerine nüfuz eden bir özelliğe sahip. Türkiye’nin çeşitli politikalar aracılığıyla gösterdiği ulusal çaba iklim finansmanının ülkenin iklim hedefleri için olan önemini göz önüne alarak Türkiye’nin küresel iklim finansmanı için cezbedici bir adres olmasını geliştirmeyi amaçlıyor. Uluslararası ortaklarımızın iklim finansmanı noktasında bize verecekleri desteğin artması küresel çapta iklim değişikliği ile mücadeleye katkı sağlayan sonuçlar ortaya çıkarmaya devam edecektir.
Sayın hocam 2053 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak İçin iklim değişikliği konusunda çıkarılacak yasa için yapacağınız çalışmaların başarıya ulaşmasını içtenlikle destekliyorum. Ayrıca Türkiye 2024 yılında pilot bölge uygulamasına geçmesi için ulusal iklim finasman stratejisinin hazırlanması için gelişmekte olan Türkiye ye öngörülen 3,2 milyar dolar iklim finansman desteğinin verilmesine katkı sağlayacağınıza içtenlikle inanıyorum. Ülkemiz için yapacağınız bu çalışmalarda Allah yolunuzu açık etsin.