Türkiye geçtiğimiz günlerde iklim değişikliğiyle mücadele konusunda tarihi günlerden geçiyor.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda Paris İklim Anlaşması’nı ekim ayında TBMM’nin onayına sunmayı planladıklarını duyurarak oturuma damgasını vurdu. Böylelikle Türkiye 6 yıl önce imzaladığı anlaşmayı resmen yürürlüğe koymak için beklenen adımı atacağı yönünde kararlılığını göstermiş oldu. Türkiye’nin bu kararlılığı uluslararası kamuoyunda da takdirle karşılandı.
Türkiye’nin çerçeve sözleşme ve protokol kapsamında, sera gazı emisyonlarını sınırlamak için ulusal çalışmalar yürütmek, her yıl sera gazı emisyon envanterini toplamak ve iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında emisyon azaltma ve iklim değişikliğine uyum konusunda yürüttüğü çalışmaları, plan ve politikaları iki yılda bir hazırlanan “İki Yıllık Rapor” ve dört yılda bir hazırlanan “Ulusal Bildirim” ile raporlamak gibi yükümlülükleri bulunuyordu.
Paris Anlaşması ile birlikte Türkiye mevcut yükümlülüklerine ilaveten iklim değişikliği ile mücadele etmeye yönelik ulusal katkı hazırlamak ve bildirmek, 5 yılda bir bu katkıyı geliştirerek güncellemek durumunda.
Bununla birlikte, ülkemizin sözleşme kapsamında finansman desteği sağlama yükümlülüğü olmadığı için, Paris Anlaşması kapsamında da bu konuda bir yükümlülüğü bulunmuyor.
Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olması ile elde edeceği avantajlar veya karşı karşıya kalacağı dezavantajlar politik, ekonomik, sosyal ve teknolojik açıdan değerlendirilmelidir.
Politik kazanımlar
Ülkemiz Paris Anlaşması’nı ve yeşil dönüşüm sürecini hızla yakalamalı, bu sürecin dışında kalmamalıdır. Paris Anlaşması’nın dışında kalmak özel sektörü finansman bulma konusunda sıkıntıya düşürebilecektir.
Paris Anlaşması’nın onaylanmasıyla birlikte yapılacak olan çalışma ve hazırlıklar Türkiye’nin teknik kapasitesini artıracaktır. Taraf olunmaması halinde tüm tarafların konuya ilgisi azalacak ve iklim değişikliği ile mücadele kapsamında yapılan ve yapılacak çalışmalar sekteye uğrayacak, yeşil kalkınma hamlesi gerçekleştirilemeyecektir.
Uluslararası ölçekte Türkiye, G20 ve OECD kurucu üyesi olup bölgesel olarak ilişkilere yön veren güçlü bir ülkedir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye Paris Anlaşmasına taraf olarak bu sürece bölgesinde liderlik edecektir. Önümüzdeki yıllarda tüm dünyadan on binlerin katılım sağladığı İklim Konferansına ev sahipliği yapabilecek, hem tanıtım hem ekonomik açıdan kazanımlar elde edecektir.
AB’ye üyelik sürecinde iklim değişikliği ile ilgili uluslararası anlaşmaların çevre mevzuatına aktarılması gerekmektedir. Bu bağlamda özellikle Avrupa Komisyonu, ülkemizin Paris Anlaşmasına taraf olması için gerekli desteği vermeye hazır olduğunu pek çok defa dile getirmiştir. Bu bağlamda AB fonlarına erişim kolaylaşacak, siyasi ve ticari ilişkiler daha da gelişecektir.
Ulusal ölçekte iklim değişikliği ile mücadele plan ve programları Paris Anlaşmasının uygulanmasını destekleyecek şekildedir. İklim Kanunu, Yeşil Mutabakat Eylem Planı, 2053 vizyonu gibi çerçeve planlar iklim değişikliği ile mücadele önceliklerini net bir biçimde ortaya koyacak, bu sayede özel sektöre yeşil kalınma yatırımlarına hız verilmesini sağlayacak mesaj verilmiş olacaktır.
Uluslararası ticaret açısından ülkemiz çeşitli sektörlerde, AB ülkeleri, ABD ve Körfez ülkelerine ihracat yapmaktadır. Bu bağlamda Paris Anlaşmasına taraf olan bu ülkeler düşük karbonlu ürünlerin ithalatına öncelik vermeye başlamıştır. Bu bağlamda Paris Anlaşmasına taraf olan ülkemiz sektörlerde ilgili düzenlemeleri oluşturup uygulamaya geçirerek karbon yoğun ürünlere yönelik getirilecek sınır vergileri gibi çeşitli düzenlemeler karşısında karşı karşıya kalınabilecek riskleri bertaraf edecektir.
Ekonomik kazanımlar
İklim değişikliği ile mücadele politikaları arasında öncelikle enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretimi yer almaktadır. Paris Anlaşmasına taraf olunduğunda, hali hazırda bu alanda atılan adımlar hız kazanacak, neticesinde enerji kaynaklarında dışa bağımlılık azalacaktır. İlaveten fosil yakıtların kullanımının azalması ile hava kirliliği de önemli ölçüde azalarak buna bağlı olarak kamu sağlık harcamaları da düşecektir.
İklim değişikliğinin olumsuz etkileri neticesinde ortaya çıkan afetler ciddi ekonomik kayıplara sebep olmaktadır, Paris anlaşmasına taraf olunması ile uyum faaliyetleri hız kazanacak, risklerin ve mali yüklerin de azaltılması sağlanabilecektir.
Uluslararası finansman açısından, Türkiye’nin hâlihazırda çeşitli ikili ve çok taraflı fon imkânından yararlandığı görülmektedir. Ancak Türkiye, Paris Anlaşmasının mali mekanizması olan Yeşil İklim Fonundan yararlanamamaktadır. Bu durum Türkiye’nin sözleşme eklerinden çıkması ile aşılabilecek olsa da sözleşmede böyle bir değişikliğin yapılması tüm ülkelerin oybirliğini gerektirdiğinden mümkün görünmemektedir. Zira bu fondan faydalanmakta olan ülkeler bahse konu fonu başka ülkelerle paylaşmak istemedikleri için bu yönde açık bir pozisyon almasalar dahi çeşitli politik bahanelerle süreci sonuçsuz bırakmaktadırlar. Paris Anlaşması’na taraf olunması veya olunmaması durumunda bu hususta bir kazanım bulunmamaktadır.
Diğer taraftan ülkemizin halen finansman desteğinden faydalanmakta olduğu çok taraflı ve ikili fonlar ve yatırım bankaları, yatırım ve desteklerini Paris Anlaşmasına taraf olan ve/veya düşük karbonlu teknolojileri içeren projelere kaydırmakta ve hatta fosil kaynakları ihtiva eden projelere desteklerini çekmektedir. Bu bağlamda ülkemiz Paris Anlaşmasına taraf olarak bahse konu finansman desteklerinden büyük paylar almaya devam edecek, iklim değişikliği ile mücadele kapsamında enerji, ulaştırma, inşaat ve üretim sektörlerinde düşük karbon teknolojilerine ve iş modellerine yatırım ve finansman imkânları güçlenecektir.
Sosyal kazanımlar
Hem ulusal hem de uluslararası ölçekte sel, kuraklık, yangın gibi iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden kaynaklanan afetlerin artması ve iklim değişikliğinin görünür hale gelmesi neticesinde kamuoyu farkındalığı oluşmuş ve iklim değişikliği ile mücadele çalışmalarına yönelik beklenti artmıştır. Bu bağlamda Paris anlaşmasına taraf olunması, bu yöndeki kararlılığı net bir şekilde ortaya koyacak, hükümetin kamuoyuna bu konuyu en üst düzeyde ele aldığını göstermesini ve halkın desteğinin kazanılmasını sağlayacaktır.
Kamuoyunun temiz/yeşil teknolojilere yönelik talebi artmıştır. Paris Anlaşmasına taraf olunması özel sektöre yeşil kalkınma hamlesi ile ilgili kararlı politik sinyallerin verilmesini sağlayacaktır. Buna bağlı olarak temiz/yeşil teknolojilerin geliştirilmesi, üretimi ve yaygınlaşması hızlanacak, bu yönde istihdam sağlanacaktır. Paris Anlaşmasına taraf olunması aynı zamanda piyasalarda olumlu bir sinyal olarak algılanacak ve özel sektörde uzun dönemli yatırımların yeşil kalkınma hedeflerine ve önceliklerine doğru yapılmasının önünü açacaktır.
Teknolojik hususlar
Uluslararası ölçekte teknoloji alanında değişim çok hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Yeni materyal ve süreçler gelişmekte, döngüsel ekonomiye geçiş hızlanmakta, enerji üretim ve dağıtım sistemleri değişmekte, hayatın her alanında akıllı ve verimli sistemler yaygınlaşmakta, üstelik fiyatlar da hızla düşmektedir. Enerji ve inovasyon alanında küresel ve bölgesel pek çok birlik ve girişim oluşmaktadır. Bu süreç yeni bir ekonomik dönem olarak öne çıkmış olup ülkeler AR-GE önceliklerini belirleyerek yatırımlarını yapmaktadırlar.