Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar: “Biz de iklim değişikliğini fırsata çevirebilmeliyiz çünkü dünya iklim değişikliğini tehdit değil bir fırsat olarak görmeye başlayalı çok oldu”
Geçtiğimiz hafta değinmiştik… Küresel iklim değişikliği, sera gazı emisyonlarının artışında çok az payı olmasına rağmen en çok Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyayı etkileyecek. Uzmanlar, yakın gelecekte Türkiye’nin iklim açısından “Irak” olacağı öngörüsünde bulunuyor.
Tehdit değil fırsat
Türkiye için risk, karbonun baş sorumluları Çin, ABD, Rusya ve AB üyesi ülkelerden çok daha yakın. Peki Türkiye küresel mücadelenin neresinde? Hemen baştan söyleyelim 2015’teki Paris Anlaşması’nı Türkiye de imzaladı. Ama Türkiye anlaşmayı Meclis’ten geçirmeyerek yürürlüğe koymadı. Bunun nedenlerini ve gelinen noktayı Türkiye’nin İklim Değişikliği Başmüzakerecisi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar’a sordum.
Sözler tutulmadı
Başmüzakereci’nin gözünden mevcut durum şöyle: “İklim konusu içerik olarak ekonomik boyutu olan bir konu. Zaten uluslararası müzakerelerde yaşanan güçlüklerin temelinde de bu var. Gelişmiş ülkeler iklim değişikliğini istihdam ve üretim açısından bir fırsat olarak görüyor. Altı çizilen husus da ‘dönüşüm’. Yani enerjinin dönüşümüyle ekonominin modernizasyonu ve sürdürülebilir bir kalkınma. Yenilenebilir ve sürdürülebilir enerji yatırımları için de güçlü bir iklim finansmanı gerekiyor. Gelişmiş ülkeler ekonomileri açısından bu güce sahip. Türkiye’nin de içinde olduğu gelişmekte olan ülkelere ise emisyonu azaltacak yatırımlar için finansman ve teknolojik destek sağlanması gerekiyor. Ama biz iklim fonlarından yararlanamıyoruz. Zaten, bunun için de Paris Anlaşması TBMM’ye gelmiyor.
Sonuçta Paris Anlaşması’na beklentilerimizi karşılamamasına rağmen iyi niyetle yaklaştık ve itiraz etmedik. Paris’te, dürüstçe emisyonumuzu yüzde 21 oranında azaltacağımızı ve enerjide kömür yerine yenilenebilir enerjiye geçiş yapacağımızı söyledik. Menfaatlerimize pek uygun olmasa da anlaşmayı imzaladık. Tabii bize verilen sözler var ve onların yerine getirilmesini bekliyoruz. O dönem Laurent Fabius başkandı ve ‘Türkiye’nin problemlerini çözeceğim’ diye söz vermişti, maalesef çözülemedi. Şimdi başkanlık Fas’ta, çok iyi bir diyaloğumuz var.”
Elektrik devrimi
“Paris’i Meclis’e sunsak da sunmasak da aynı AB sürecinde olduğu gibi, iklim değişikliğiyle mücadeleyi sürdürmeliyiz. Bunun için yeşil ekonomiye dönük yatırımlar yapmalıyız. Yenilenebilir enerji sistemleri üretip satabiliriz. Elektrikli araçlar yapabiliriz. Biz de iklim değişikliğini fırsata çevirebilmeliyiz çünkü dünya iklim değişikliğini tehdit değil, bir fırsat olarak görmeye başlayalı çok oldu. Artık elektrik depolanabiliyor. Bu bir devrim. Enerjiyi elinizde tutabiliyorsunuz. Kendi enerjinizi kendiniz üreterek depolayabileceksiniz yakın gelecekte. Evinizde kombi gibi bir cihaz size elektrik sağlayacak. Şehir şebekeleri de ortadan kalkacak, enerji politikaları değişecek.”
New York’ta ne oldu?
Birpınar’ın dillendirdiği bir iddia şu: 1992’de New York’taki iklim zirvesine müzakereci olarak katılan uzman, toplantı esnasında uyuyor. Uyanıp bir bakıyor ki Türkiye, AB üyesi ülkelerle değil, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle aynı listede. Uzman, Türkiye’nin o ülkelerle yan yana gelemeyeceği itirazıyla Türkiye’yi Ek-1’e taşıtıyor ve o listeleme sonrası Türkiye, iklim değişikliğini durdurmak için finans sağlayacak ülkelerin yer aldığı ek-2’ye de yazılıyor.
Birpınar, Türkiye’yi Ek-2’den çıkarmanın uzun yıllar aldığını söylüyor: “Ben üç yıldır başmüzakereciyim ve 1992’deki o golü bir daha yememek için THY ile 300 kez uçtum. Çünkü o toplantılara katılmazsanız o kararları kabul etmiş oluyorsunuz.”