İklim değişikliği son yüzyıl içinde dünyanın karşı karşıya kaldığı en büyük problem olma özelliğini koruyor. ABD’nin Ulusal Atmosfer İdaresi tarafından hazırlanan raporda; “İklim değişikliğindeki gelişmeler kötü yönde ilerliyor. Havalar değişiyor, daha çok insan ve hayvan can kaybediyor.” Senaryolara göre 2100 yılında denizlerdeki su seviyesi yaklaşık 60 cm yükselecek. Dünyanın ortalama sıcaklığı 2010 yılında 15,6 °C iken 2100 yılında 19,8 °C olması bekleniyor.
ABD ve Çin yan çiziyor
Japonya’nın Kyoto şehrinde 97 yılında imzaya açılan ve bugüne kadar 194 ülkenin imzaladığı iklim değişikliği protokolünü ABD ve Çin imzalamaktan imtina ediyor. Biz ise ülke olarak 2009 yılında protokole imza attık. Özellikle ABD; yerküreyi ilgilendiren bu tip çevre toplantılarını çok ciddi takip ediyor, ancak iş imzaya gelince yan çizmeyi tercih ediyor. Bu iki ülkenin Kyoto protokolüne imza atmaması, alınacak tedbirleri ve yaptırımları zorlaştırıyor. Bilim alanında dünyanın diğer ülkelerine fark atan ABD’nin, iklim değişikliği konusunda geri durmasının sebebini anlamak zorlaşıyor.
Karşıt tezler
Bununla birlikte iklim değişikliğinin sadece fantastik bir teori olduğunu, henüz bunu doğrulayacak yeterli uzun süreçli iklim verilerinin bulunmadığını savunan birçok bilim adamı da var dünyada. Onlara göre, milyarlarca yıllık yaşlı yerkürenin geleceğini eldeki sınırlı verilerle tahmin edebilmek mümkün değil. Devletlerin başındaki karar vericilerin bir kısmı da ne olur ne olmaz diyerek tedbirler alıyor, doğayı korumak için elinden geleni yapıyor. Bir kısmı ise “yüz yıllık verilerle bu sonuçlar çıkartılamaz bakalım izleyelim” diyerek geri duruyorlar.
İklim değişikliği tartışmalarında kimin haklı çıkacağını test etme şansımız düşük. Onun için iklim değişikliğine inanıp inanmama lüksümüzü bir kenara bırakıp, en olumsuz senaryolara göre hareket etmek ve tedbirlerimizi buna göre almak gerekiyor. Peki bu nasıl olacak? İklim değişikliği, insanın doğaya verdiği zararın bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla bizlere düşen görev, doğayı daha az kirletmek, koruma kullanma dengesini iyi kurmak, gelecek nesillere nefes alabilecekleri hava, kullanabilecekleri su ve verim alabilecekleri biraz temiz toprak bırakmaktır.
Erdoğan kararlı
Sorumluluk sahibi bir ülke olarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini bertaraf etmek amacıyla Başbakan Erdoğan, Kyoto Protokol’ünü tereddüt etmeden imzalamıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar da, 2011-2023 yıllarını kapsayacak ve bir yol haritası niteliği olan İklim Değişikliği Eylem Planı’nı hayata geçirmiştir.
İnsanlık tarihi boyunca doğaya verdiğimiz zararın bedelini şimdi ödüyoruz. Bu bedeli pahalıya ödememek ve doğaya verdiğimiz zararı telafi edebilmek için aklımızı başımıza toplamak ve çevreye eskisinden daha fazla önem vermek zorundayız. Toplum olarak ve birey olarak üzerimize düşen eski alışkanlıklarımızı değiştirmek ve çevreyle uyum içerisinde olmak zorundayız. Velhasıl kelam İklim değişmeden biz değişmeliyiz…