Ülkemizde, özellikle son 25 yılda yaşam standartlarındaki ve tüketim alışkanlarındaki hızlı değişimler oldu. Bu değişimler dolayısı ile enerji tüketimimiz tam 2 kat artış gösterdi.
Ülkemiz ne yazık ki enerjide dışa bağımlı bir yapıda. Yıllar itibari ile değişim gösteriyor olsa da genel olarak ithal edilen oran 1990’larda %66 iken günümüzde %70-75 arasında seyrediyor.
Ülkemizin kurulu elektrik enerjisi üretim gücü son 25 yılda yaklaşık 4,5 kat artış göstererek, 21.000 MW dolaylarından 90.700 MW değere ulaştı. 2019 Eylül itibari ile bu değerin %22’si kömüre dayalı 52 termik santralden karşılanıyor.
Termik santraller kirletici vasfı yüksek tesisler arasında yer alıyor. Hele ki bir de gerekli önlemler alınmıyorsa çevre için risk değil felaket oluşturur.
Bu durumda olan 13 adet Termik Santralimiz vardı. Gerekli çevre yaptırımlarının yapılması için verilen son süre 31 Aralık 2019 idi. Bu düzenleme 2013 yılında yapılmıştı. Aradan 6 yıl geçmiş ancak, ne de olsa bir şey olmaz düşüncesine sahip zihniyet kolunu kıpırdatmamış ve beklenen gün gelip çatmıştı.
Sürenin yeniden düzenlenmesi ve ileri bir tarihe ötelenmesi istendi. Öngörülen tarih ise 2022 idi. Yani 2,5 yıl daha zehir saçacaklardı. Ancak, geçmişi çevre yatırımlarında çığır açan adam, Sayın Cumhurbaşkanımız düzenlemeyi veto ettiler.
Öyle ya, bundan bir-iki ay öncesinde Ülke genelinde bir seferberlik başlatmış, rekor hedeflemişlerdi. Bu itibarla, bir günde en çok ağaç dikme kampanyası başlatmışlardı. Meyvesinden, gölgesinden, odunundan faydalandığımız yetmezmiş gibi zararlı karbondioksiti kendisine alıp yaşamın vazgeçilmezini, oksijeni bizlere sunan ağaçlar dikilecekti.
Öyle de oldu. Tarihler 11 Kasım 2019, saat 11.11’i gösterdiğinde “Geleceğe Nefes Olmak İçin” toplandılar. İlk kazmayı da kendileri vurdular. Yurdun tüm sathında, 7’den 77’ye milyonlarca vatandaşın katılımı ile bir günde 11.000.000’dan fazla fidanın toprakla buluşmasına vesile oldular. Aynı zamanda o günü Milli Ağaçlandırma Günü olarak ilan ettiler.
Bunu yapan birisinden başka bir şey de beklenmezdi. Evet, tesisler önemli idi. Zira ülkemiz enerjide dışa bağımlı. Yıllık ortalama enerjimizin %70-75’ini yurtdışından karşılıyoruz. Buna rağmen taviz vermediler. Halkın sağlığını ön planda tuttular. Geri adımın kesinlikle atılmayacağını belirttiler. Evet, tesisler önemli idi. Ülkemizin elektrik enerjisi kurulu gücünün %9’una tekabül eden 8.400 MW. İthal değil, yerli kaynak ile besleniyorlardı.
Sayıca az görünse de etkileri büyük idi bu tesislerin. İçlerinde ülkemizin kömürden enerji üreten en büyük ikinci ve üçüncü üretim kapasitesine sahip Afşin-Elbistan tesisleri de vardı.
Bu 13 tesisin toplam 52 tesis içerisindeki enerji üretim kapasiteleri bağlamındaki payları %41 idi. Bu değer neredeyse kömür ile üretilen enerjinin yarısına denk geliyor. Evet, halk sağlığı için, rahat bir nefes için, yaşama yol vermek için toplam enerji üretim kapasitesinin %9’una, diğer bir tabirle her 10 evden birisine enerji sağlayan santrallere kilit vurulacaktı.
İşin ciddiyetinin farkına varmıştı artık yatırımcılar. Türkiye o eski Türkiye değildi. “Ne de olsa geri dönüş olur, taviz verilir” beklentisi boşa çıktı, olmadı. Olmayacaktı da. Tesis sahipleri hızlıca girişimlerde bulundular. Gerekli yatırım için iş termin planlarını sundular. Bazıları gerekli yatırımları da yaptı.
Ve o gün geldi. Son tarih. 31 Aralık 2019 tarihi. Türk halkı merak içerisindeydi. Haberler çabuk yayıldı. Resmî tatile rağmen halkın refahı için bir gün daha beklenmeyecekti. Gerekeni yapmayan santraller, “ASLA durdurulamaz” denilen yerler, tek tek mühürlendi.
Gün sonunda gereken çevre yatırımı yapmamış veya bu konuda girişimde bulunmamış, aralarında ülkenin kömürle çalışan en büyük üçüncü santrali olan Afşin-Elbistan A Termik Santralinin de yer aldığı 5 santralin tamamen, diğer bir santralin ise kısmen çalışmaları durduruldu.
Yıllarca kömür kokuları ve toz bulutları içerisinde yaşayan Afşin-Elbistan (K. Maraş), Seyitömer-Tunçbilek (Kütahya), Kangal (Sivas) ve Çatalağzı (Zonguldak) halkı rahat bir nefes aldı.
Ve Soma. Termik Santralin atık ısısından bölge halkı istifade ediyordu. Evlerin ısınması ve sıcak suları bu tesisten karşılanıyordu. Mağduriyet oluşmaması için bazı ünitelerin geçici olarak çalışması kararlaştırıldı. Bölge halkı memnuniyetle karşıladı bunu.
Evet, Türkiye bunu beklemiyordu. Aynen birkaç gün öncesinde, 27 Aralık’ta tanıtımı yapılan ve günlerce gerek ulusal gerekse de dış basına konu olan elektrikli yerli otomobil gibi. O da beklentilerin üzerindeydi.
Göz alıcı Tasarım, dokunmatik kapılardan kameralı aynalara kadar son teknoloji donatılar ve daha sayılamayacak birçok özellik. Ama en önemlisi ÇEVRECİ idi. ÇEVRE-DOSTU idi. %100 Elektrikli bir araç; emisyonun olmadığı, sesin olmadığı, fosil yakıt tüketiminin olmadığı bir araç.
Bunların hepsi son bir birkaç ayda oldu. Bütün bunlar hiç gelişmeler hiç kuşkusuz çok büyük bir çevre aşkı, çevre hassasiyeti gerektiriyor.
Düşünsenize. Enerjide dışa bağımlı olacaksınız. Bin bir zorlukla santraller yapacaksınız. Ülkenizin yerli kömürünü kullanacaksınız. Ancak, çevre söz konusu olduğu zaman hiç düşünmeden, tereddüt etmeden kapılarına kilit vuracaksınız.
Evet, Baca gazı arıtma tesisi kurmadıkları gerekçesiyle mühürlenen Santrallerin kurulu gücü ~4.500 MW. Yani, kurulu gücümüzün %5’ine kilit vuruldu bugün itibari ile. Her 20 konuttan birisine ışık olan gücümüzün fişi çekildi. Neden peki? Havası, suyu, toprağı temiz sağlıklı bir gelecek için. Rahat bir nefes alabilecekler.
Evet, Ülkemizde bazı şeyler değişiyor. Olmaz denilen şeyler oluyor. Çevre meselesi her zaman siyaset üstü bir meseledir ve öyle olacaktır. Zira, ufukta seçim yok. Hani derseniz bunları seçim malzemesi yapacak. Ama yok. Ufukta seçim yok.
VE Başkan ERDOĞAN bunu bir kez daha göstermiştir. Türk halkı olarak kendisine bir kez daha müteşekkiriz.
English: Erdoğan chooses the environment over thermal power plants