Bugünün sıcakları yarının soğuğu olacak!
Günlük yaşamımızı doğrudan etkilemesine rağmen, dünya gündeminde yeterince yer bulamayan küresel ısınma ve iklim değişikliği yaşadığımız çağın en sinsi afeti olarak değerlendiriliyor. İklim değişikliğine bağlı, olağanüstü yağış, fırtına, kuraklık, beklenmedik hava olayları haberlere konu olurken, görünmeyen tehdit sıcak hava dalgası hayatın her alanını olumsuz etkiliyor. Sağlıktan, eğitime, tarımdan enerjiye, ekonomiden, kitlesel göçlere hatta ülke sınırlarının değişimine kadar başta insanlar olmak üzere tüm canlıları tehdit ediyor.
Kabullenelim, yaşadığımız gezegen, insan kaynaklı faaliyetlerden dolayı iklim değişikliği tehdidiyle karşı karşıya. Halihazırda yaşadığımız sıcaklıklar dönemsel olduğu iddia edilse bile üretilen sera gazı emisyonlarının bu denli seyretmesi halinde çok uzak olmayan bir zamanda bugünkü aşırı sıcaklık yarının yeni normali olacak. Abarttığımı mı düşünüyorsunuz?
Paris İklim Anlaşması, yüzyılın ortasına kadar küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme kıyasla +1,5℃ tutmayı amaçlıyordu ama Avrupa İklim Servisi verilerine göre daha bugünden, bu seviyenin halihazırda +1,6℃’ye çıktığı tespit edildi. O yüzden yeni normallere hazırlıklı olanlar kazançlı çıkarken bu tehdidi görmezden gelenler ne yazık ki büyük bedeller ödemek zorunda kalacak. Bu nedenle BM Genel Sekreteri Guterres’in 24 Temmuz 2024 tarihinde tüm tarafları “Aşırı Sıcaklarla Mücadele” noktasında ortak eylemde bulunmaya yönelik çağrısını faydalı görüyorum. Zira aşırı sıcaklar, iklim değişikliği etmenli en büyük tehdit olabilir.
Yine hatırlatmakta fayda var; bizleri bunaltan ve çok sıcak olarak ifade ettiğimiz şu günler, önümüzdeki yüzyılın en serin yaz günleri olmaya da aday. Yani bugünün sıcakları yarının soğuğu olacak. Söz konusu durumu komplo olarak değerlendirenler için uluslararası sıcaklık ölçüm istatistiklerine göz atalım.
Örneğin, Dünya Meteoroloji Örgütü (DMÖ) tarafından 2024 Mart ayında yayımlanan “2023 Küresel İklim Görünümü” Raporuna göre 2023 yılı kayıtlardaki en sıcak yıl olarak tespit edildi. Rapora göre küresel ortalama sıcaklık değerinin sanayi öncesi döneme kıyasla +1,43℃ daha yüksek seyrettiği, 2015-2023 dönemini kapsayan son 9 yıllık periyodun ise kayıtlardaki en sıcak yıllar olduğu belirtildi. Yine, DMÖ’nün 2024 Haziran tarihli “Yıllıktan Onyıllığa İklim Güncellemesi (2024-2028)” adlı yayınında ise önümüzdeki 5 yıllık sürecin tamamında küresel sıcaklıkların sanayi öncesi döneme kıyasla +1,5℃ üzerinde seyretme olasılığının yüzde 47, aynı dönem içerisinde en az 1 yıl boyunca sıcaklığın +1,5℃ üzerinde seyretme olasılığının ise yüzde 80 olduğu raporlandı.
Avrupa İklim Servisi Copernicus tarafından Temmuz 2024 tarihinde yayınlanan çalışmada ise son 12 aylık süreçte (Temmuz 2023-Haziran 2024) küresel sıcaklık değerinin sanayi öncesi döneme kıyasla +1,64℃ daha yüksek olduğu raporlandı. Çalışmaya göre Haziran 2024, tarihteki en sıcak Haziran olarak kayıtlara geçmiştir. Bu dönemde İtalya, Yunanistan ve Türkiye’de hayatı olumsuz etkileyen aşırı sıcaklar yaşandı.
DÜNYANIN EN SICAK GÜNÜ 22 TEMMUZ’DA YAŞANDI
Günlük bazda da birçok bölgede sıcaklık rekorları yaşandı. İspanya ve İtalya’nın bazı bölgelerinde 45℃ aşan sıcaklıklar kayıtlardaki en yüksek değerler olarak ölçüldü. Avrupa İlkim servisi Copernicus verilerine göre temmuz ayında da üst üste günlük bazda rekor sıcaklıklara tanık olduk. 21 Temmuz 2024 tarihi ortalama yüzey sıcaklığı açısından kayıtların yapıldığı zaman içerisinde şu anki dünyanın en sıcak günü olarak tescillendi. NASA tarafından daha sonra 22 Temmuz 2024 tarihinin 21 Temmuz’da yaşanan sıcaklık değerini aşarak yeni rekoru tazelediği belirlendi.
IPCC ve NASA uzmanları sera gazı emisyonlarındaki artışların sıcak hava dalga sayı ve şiddetinde daha büyük artışlara yol açacağına inanıyorlar. Bu tezi destekleyen NASA araştırmalarına göre son 40 yıllık süreçte ABD’de sıcak hava dalga sayılarında aylık bazda 2’den 4’e çıkarak ikiye katlandığı belirlendi.
Yüksek talep hem dağıtım şebekesi altyapısı hem de enerji üretimi üzerinde ciddi baskılar oluşturuyor. Yine Çin’de Şangay sakinlerinin istenen düzeyde serinletilebilmesi için bir saatte en az 800 ton kömür kullanımı gerekiyor. Buradan da görüleceği üzere artan emisyonlar sıcak hava dalgalarını daha da artırırken, sıcaklarla mücadele için daha çok enerji ihtiyacı oluşuyor, herhangi bir kesinti yaşanmaması adına da ne yazık ki daha çok fosil yakıt kullanılarak havaya verilen sera gazı emisyonlarında yükselmeye sebebiyet verilerek zarar boyutu artıyor. Yine UAE değerlendirmelerine göre soğutma sektörü küresel bazda salınan sera gazı emisyonlarının yüzde 3’ünden sorumlu durumda. Soğutucuların hem kullandıkları enerjinin üretiminden dolayı hem de soğutma gazı olarak kullanılan ve karbondioksitten daha yüksek küresel ısınma potansiyeline sahip gazları kullanması hiç şüphesiz soğutma sektörünün kümülatif sera etkisini daha da yükseltmektedir.
Esasında bu durum yaşam tarzlarımızdaki değişikliğin de bir göstergesi. Anadolu insanı geçmiş zamanlarda, sıcak mevsimlerde daha serin olan yayla gibi alanlara çıkıyor, kışın da daha sıcak alanlarda kalarak enerji ihtiyacını asgari düzeyde tutardı. Ancak günümüzde bu durumun tersine şahit oluyoruz. Sıcak mevsimlerde daha sıcak alanlara, soğuk mevsimlerde de daha soğuk alanlara gidiyor ve gerek ısınma gerekse de serinleme ihtiyacımızı karşılamak için ilave araç/ekipman ve daha yüksek enerji tüketiyoruz.
EN ÖLÜMCÜL AFET SICAK HAVA
İklim değişikliğinin etkileri ile yaşanan kuraklık, aşırı sıcak ve yağış gibi etmenlerin doğrudan veya dolaylı etkileri dolayısıyla yaşanan can kayıpları her geçen gün artış gösteriyor. Dünya Meteoroloji Örgütünün 2021 tarihli “Aşırı Hava Olayları, İklim ve Su Kaynaklı Afetlerin” yol açtığı zararları içeren Raporunda 1970-2020 yılları arasında gerçekleşen afetler dolayısıyla 2 milyonu aşkın can kaybının yaşandığı, oluşan ekonomik hasarın ise 4 trilyon Amerikan dolarını aştığı belirtilmiştir. Raporda her 10 kayıptan 9’unun, ekonomik hasarın da %60’ının gelişmekte olan ekonomilerde görüldüğüne ayrıca dikkat çekilmiştir.
Dünya Meteoroloji Örgütü, diğer bir çalışması olan “İklim Değişikliği ve Sağlık” isimli 2023 Raporunda; iklim değişikliği etmenli afetlerden en ölümcül olanının sıcak hava dalgaları olduğunu vurgulamıştır. Benzer şekilde, Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2000-2019 yılları arasında yıllık bazda sıcaklığa bağlı olarak yaklaşık 489.000 can kaybının meydana geldiği, bu sayının ve %45’inin Asya, %36’sının ise Avrupa’da gerçekleştiği ifade edilmiştir.
Sıcak hava dalgaları Afrika’da sıcaklıkların 49℃, Çin’de 52℃, ABD’de ise 46℃ aşan değerlere ulaşmasına yol açtı. Kuzey Afrika’daki sıcaklık değerleri 44-49 ℃ arasında değişirken, ABD’nin güneyinde 100 milyonun üzerinde insanı etkileyen sıcak hava dalgası nedeniyle 46,7℃ dereceyi bulan değerler ölçüldü. Çin’in Sanbao bölgesinde ise sıcaklık 16 Temmuz’da 52,2℃ ile rekor kırdı. Ortadoğu’da benzer bir durum hakim olup Kuveyt’te 51℃, Dubai’de ise 43℃’ler ölçülürken, özellikle de Dubai’de yüksek nemin etkisi ile birlikte hissedilen sıcaklık 62℃ olarak kayıtlarda yerini aldı.
KAR DEĞİL SICAK TATİLİ!
Geçmişte çocukluğumuzda yaşadığımız, kışın yoğun kar yağışı nedeniyle eğitime verilen ara artık yerine sıcak tatiline bırakacak. Sıcak havalar hayat kalitesini olumsuz etkilediği gibi ciddi sağlık riskleri de beraberinde getiriyor. Özellikle gelişme çağındaki çocuklar kırılgan gruplar içerisinde yer alıyor. Aşırı sıcaklar içinde bulunduğumuz yıl içerisinde kırılgan yapıdaki çocukları korumak adına Dünya genelinde 80 milyon öğrenciyi eğitimden uzak bıraktı.
2024 yılı Haziran ayında yaşanan yüksek sıcaklıklar dolayısıyla ABD’nin Massachusetts Eyaletinin başkenti Boston şehrinde havalandırma sistemlerinin yetersiz olduğu bazı okulların tatil edilmesine yol açtı. Bangladeş genelinde 2023 Haziran ayında olduğu gibi 2024 Nisan’da da görülen ve normalin 16℃ üzerinde seyreden yüksek sıcaklıklar 33 milyon öğrenci için okulların tatil edilmesine neden oldu. Güney Sudan’da Mayıs 2024’te yaşanan ve 45℃’yi aşan sıcak hava dalgası 2 hafta boyunca okulların tatil edilmesi ile sonuçlandı. Pakistan, Hindistan ve Filipinlerde de benzer durumlar yaşandı.
İŞÇİLER GECE ÇALIŞACAK
Artan sıcaklar iş verimi üzerinde de olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2019 tarihli “Sıcaklık Artışının Çalışma Performansı Üzerine Etkileri” konulu Raporuna göre 24-26℃’yi aşan sıcaklıkların iş verimini düşürdüğü, 33–34°C’de orta yoğunlukta çalışan bir işçinin yüzde 50 fiziksel performans kaybı yaşayacağı ki bu değerin dış ortamda çalışanlarda sağlık sorunlarına da yol açabileceği belirtilmektedir. Raporda ayrıca, küresel sıcaklık artışının yüzyılın sonuna kadar +1,5℃ ile sınırlandırılması varsayımında dahi 2030 yılına kadar dünya çapında 80 milyon tam zamanlı işe eşdeğer bir üretkenlik olan toplam çalışma saatlerinin yüzde 2,2’lik kısmının kaybedileceği (ki burada tarım ve inşaat gibi dış ortam çalışmalarının günün serin zamanlarında yapılacağı varsayımının yapıldığı, aksi takdirde kaybın 136 milyon tam zamanlı üretkenlik eşdeğeri olan toplam çalışma saatlerinin yüzde 3,8 değerine çıkacağı), sıcaklık etkisi dolayısıyla iş üretkenliğinde yaşanan ekonomik kaybın 1994 yılında 280 milyar Amerikan doları eşdeğerinde iken bu değerin 2030 yılında küresel ekonomiye 2,4 trilyon Amerikan doları tutarında bir zarar vereceğine dikkat çekilmiştir.
Yine ILO tarafından 2024 yılında yayınlanan “Çalışma Alanında Sıcaklık: Güvenlik ve Sağlık açısından Çıkarılan Dersler” konulu Raporunda küresel ölçekte çalışanların yüzde 70’ine tekabül eden 2,41 milyar çalışanın aşırı sıcaklığa maruz kaldığı, bu durumun 22,8 milyon ölümcül olmayan kazaya sebebiyet verdiği ve 19bin de can kaybının yaşandığına dikkat çekilmiştir. Bölgesel olarak ele aldığımızda Afrika’da çalışanların yüzde 93’ü, Ortadoğu’da çalışanların %84’ü, Asya ve Pasifik’te çalışanların %75’inin aşırı sıcaklara maruz kaldığı belirtilen Raporda; 2000-2020 arasında ülkemizin de yer aldığı Avrupa ve Orta Asya’da aşırı sıcaklığa maruz kalma oranının dünya ortalamasının 2 katını geçerek yüzde 17,3 ile en çok artışın yaşandığı bölgelerden biri olduğu ifade edilmiştir.
Dünya Meteoroloji Örgütü’nün “2023 Küresel İklim Görünümü” Raporuna göre 2023 yılında kayıtların başladığı son 63 yıllık süreçteki en yüksek okyanus sıcaklık değerine ulaşılmıştır. Aynı şekilde, Avrupa İklim Servisi Copernicus değerlendirmelerine göre 2023 yazında Ülkemizi sınırlayan Akdeniz’de görülen sıcak hava dalgaları dolayısıyla deniz suyu sıcaklığının normalin 5,5℃ üzerinde seyrettiği belirlenmiştir.
KURAKLIK, SU VE GIDA KRİZİNİ TETİKLİYOR
Aşırı sıcak hava dalgaları, su ve gıda arz güvenliği için de büyük bir risk barındırıyor. Sinsi bir afet olarak değerlendirilen kuraklık bu etkinin en görünür halidir. BM Tarım ve Gıda Örgütü’nün (FAO) 2023 tarihli “Afetlerin Tarım ve Gıda Güvenliği Üzerindeki Etkisi” konulu Raporunda yer alan değerlendirmelerine göre yüksek sıcaklığın hakim olduğu gün sayısı 1980-2010 dönemine kıyasla günümüzde yaşanan daha uzun sıcak hava dalgaları ve kuraklık etkisiyle ilave 1,27 milyon insanın gıda güvensizliği yaşayacağı belirtiliyor. Aynı Raporda, gelişen teknolojiye rağmen Batı Avrupa’da 2022 yılında görülen kuraklığın ürün veriminde yüzde 45, buğday ve pirinç veriminde ise yüzde 30’ a varan düşüşlere neden olduğuna dikkat çekilmiştir.
Yine NASA tarafından 2016 yılında yürütülen bir çalışmada aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Akdeniz ülkelerinde 1998-2012 döneminde yaşanan kuraklığın son 900 yılın en şiddetlisi olduğu ortaya kondu.
SICAKLIK ARTTIKÇA ORMAN YANGINLARI ARTIYOR
Aşırı sıcaklar ve kuru hava iklim değişikliği ile mücadelede en büyük potansiyele sahip ormanlar için de büyük bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Küresel sıcaklık artış değerine bağlı olarak yangın sezonlarının daha da uzayabileceği ve yanan alan miktarının daha da artabileceği Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) uyarıları arasında yer alıyor. Diğer bir ifadeyle, İklim Değişikliği orman yangınlarının şiddetini ve etkisini yükseltiyor. Yapılan değerlendirmelere göre küresel sıcaklık artışının sanayi öncesi döneme kıyasla +1.5 C derece olması halinde Akdeniz Havzası yaz dönemlerinde olması muhtemel orman yangınlarında yanan alanlarda %41’lik artış, sıcaklık artışının +2C olması halinde yanan alanlarda %62’lik artış ve sıcaklık artışının +3C derece olması halinde ise yanan alanlardaki %97’lik bir artış bekleniyor.
TÜRKİYE, TEHLİKE ÇEMBERİNDE
Bulunduğumuz coğrafya, yani Akdeniz Havzası iklim değişikliğinin etkilerine karşı en kırılgan bölgelerden bir tanesidir. NASA tarafından 2016 yılında yürütülen bir çalışmaya göre aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Akdeniz ülkelerinde 1998-2012 döneminde yaşanan kuraklığın son 900 yılın en şiddetlisi olduğu ortaya kondu. Bir önceki kuraklığın ise 1560-1640 döneminde bölgeyi etkilediği, anılan zamanda bölgede hüküm süren Osmanlı Devleti’nin kuraklıktan oldukça etkilendiği ve bu durumun Cihan Devletinin çöküşünü hızlandıran faktörlerden biri olarak iddia edilmektedir.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün (MGM) “2023 Türkiye” değerlendirmelerine göre 2023 yılı ortalama sıcaklığı uzun yıllar ortalama sıcaklık değerlerinden +1,3℃ derece daha yüksek seyretti. Bu değer 10 yıllık periyotlarda giderek artan bir şekilde kendisini gösterdi. 1980-1990 döneminde ortalama sıcaklık 12,7°C gerçekleşirken bu değer 1991-2001 döneminde 13,1°C, 2002-2012 döneminde 13,6°C ve son olarak 2013-2023 döneminde ise 14,3°C olarak 190-1990 döneminden +1,7℃ daha yüksek olarak kayıtlara geçti.
Yine MGM verilerine göre 2024 Haziran ayı kayıtlardaki, diğer bir söylem ile son 53 yıllık periyodun, en sıcak ayı oldu; öyle ki, bu ayın sıcaklık ortalaması uzun dönem ortalamasının +3,4℃ üzerinde gerçekleşti.
Üç tarafı denizlerle kaplı Türkiye’nin, olası deniz sularının yükselmesinde kıyı şeridindeki yaşam olumsuz etkilenmenin yanı sıra iç bölgelerde yaşanacak kuraklık ve orman yangınları da önümüzdeki dönemin maalesef afet olasılık listesinde yer almaktadır. Ayrıca ülkemizin uluslararası alanda yaşanması beklenen kitlesel iklim göç güzergahında olması nedeniyle gıda ve su kaynaklarını daha da önemli hale getirecektir.
ACİL ÖNLEMLER ALINMALI!
Artan sıcaklar, bilinçsiz yer altı ve yerüstü su kullanımı, tarımsal ürün deseninde vahşi sulama ve yer altı sularının bilinçsizce kullanımı da kuraklık riskini artıran faktörlerin başında geliyor. MGM değerlendirmelerine göre ülkemizin iç, güney ve batı kesimleri aşırı kuraklık tehdidi ile karşı karşıya bulunuyor. Birçok ilimizde barajlar şimdiden alarm seviyesine ulaşmış durumda. Bu durumun içinde bulunduğumuz günlerde su ve gıda arz güvenliğini ciddi bir şekilde etkileyeceği aşikar.
Söz konusu gelişmeleri ardı ardına sayınca, kötümser bir tablo çizdiğimi düşünebilirsiniz ancak söz konusu sıcaklık afeti sinsice içimize nüfuz ederken söz konusu felaketler zincirleme gelişini yok soymak vurdum duymazlık olur. Başlarken söylediğim gibi, bu felaketlerden kurtulmak için topyekün önlem almamız gerekiyor, 7’den 70’ye bilinçlenmeli ve kurumsal alt yapımızı hazırlamayız. Tedbir kuldan takdir Allah’tan!