Dünyadaki karbon salınımının %5’ine yakını Akdeniz ülkelerinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, Akdeniz ülkelerinin yarısından çoğunun gübre ve pestisit kullanımı dünya ortalamasının üzerindedir. Deniz kirliliği genellikle arıtılmış ve arıtılmamış atık su ve ağır metal içeren atık suların deşarjından kaynaklanmaktadır. Akdeniz’deki kirlilik metal üretimi ve işlemesi, enerji üretimi, kâğıt endüstrisi, kimya endüstrisi, su ürünleri endüstrisinin faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanı sıra yaşam döngüsü hakkında fazla bilgi sahibi olunmayan ve geleneksel atık su arıtma yöntemleri ile arıtılamayan toksik olduğu düşünülen kirleticilere de rastlanmaktadır. Bu kirleticiler farmasötikler, kozmetik ürünler, yangın geciktiriciler ve plastik katkı maddelerinden oluşmaktadır. Akdeniz, deniz taşımacılığının yoğun olduğu bir bölgedir. Denizde kazalar ve petrol sızıntıları da oldukça sık yaşanmaktadır. Bunlara ek olarak deniz dibindeki çöplerin %50’sinin plastik olduğu bilinmektedir. Günde 730 ton plastik atığın Akdeniz’i kirlettiği tahmin edilmektedir.
Akdeniz bölgesi diğer bölgelere kıyasla %20 daha hızlı ısınmaktadır. Bölgede orman yangını riski yüksektir. Deniz suyu sıcaklığı küresel ortalamaya göre şimdiden 0.4°C yüksektir. Bölgede kıyı erozyonu, yangınlar, istilacı türler, seller ve deniz suyu asitlenmesinde artış beklenmektedir. Yükselen deniz suyu seviyesi sebebiyle tarım faaliyetlerinde azalma beklenmektedir.
Akdeniz, dünyada bilinen deniz türlerinin %18’ine ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca, dünyada en fazla endemik tür barındıran deniz olma özelliğine sahiptir. Akdeniz’de bulunan yerel olmayan türlerin %10’u istilacı türler olarak kayda geçmiştir. Akdeniz biyolojik çeşitlilik kaybı ile yüz yüzedir. Deniz çayırlarında %30 azalma görülürken hiçbir önlem alınmazsa 2100 yılında bu türün Akdeniz’den tamamen silinmesi beklenmektedir. Aynı şekilde, mercan ekosistemleri de balıkçılık, demirleme, istilacı türler, kirlilik ve iklim değişikliği gibi etkenlerden dolayı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Biyolojik çeşitliliğin azalması denizden sağlanan ekosistem hizmetlerinin (kültürel, eğlence aktiviteleri, karbon depolama, besin ve içme suyu tedariki vb.) uzun vadede erişilebilir olmaması anlamına gelmektedir.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı / Akdeniz Eylem Planı’nın (UNEP/MAP) kısa bir tarihi
Akdeniz Eylem Planı, diğer adıyla Barselona Sözleşmesi 1975 yılında Birleşmiş Milletler Çevre Programının Bölgesel Deniz Programı kapsamında oluşturulmuş çok taraflı bir çevre anlaşmasıdır. Birleşmiş Milletler bünyesinde kurulan ilk bölgesel deniz sözleşmesi olması bakımından özeldir.
1992 Rio Konferansı’nın ardından, UNEP/MAP konferansında kaydedilen gelişmelere dayanarak 1995 yılında yeniden şekillendirilmiştir. Sözleşme başlangıçta kirliliğe odaklanmış olsa da protokolleri aracılığıyla biyolojik çeşitlilik, kıyı yönetimi ve sürdürülebilir kalkınmayı ele alacak şekilde daha da genişletilmiştir. Barselona Sözleşmesi, bu sürecin sonunda “Deniz Çevresinin Korunması ve Akdeniz Kıyı Alanlarının Sürdürülebilir Kalkınması İçin Eylem Planı” olarak yeniden adlandırılmıştır.
Sözleşme, 21 Akdeniz Ülkesi ve Avrupa Birliği’nden oluşan taraflara sahiptir. Taraf ülkeler MAP Çalışma Programı ile bütçe, politikalar ve planlar üzerinde karar vermek için iki yılda bir COP adı verilen toplantılarda bir araya gelirler.
UNEP/MAP ve Türkiye’nin ortak başarıları
2021 yılında kabulünün 45. yılını kutlayan Barselona Sözleşmesi, kuruluşundan bu yana önemli başarılara imza atmıştır. Sözleşmenin şu anda Akdeniz ve kıyılarının korunmasına yönelik 10 bölgesel planı ve 9 eylem planı bulunmaktadır. Söz konusu planlar; kirlilik, özel korunan alanlar ve biyolojik çeşitlilik, entegre kıyı bölgeleri yönetimi, sürdürülebilir tüketim ve üretim, iklim değişikliğine uyum gibi pek çok temayı içermektedir. Sözleşmenin koordinasyon birimi, insan ve hayvanlar üzerinde kanserojen etkisi olan Poliklorlu Bifenillerin (PCB) bertarafını sağlamak üzere başarılı projeler yürütmüştür. Türkiye, PCB ile kontamine olmuş en fazla ekipmanı bertaraf eden Akdeniz ülkesi olmuştur. Bu proje sonunda, Türkiye 2015 yılında yaklaşık 635 ton PCB bertaraf etmiştir.
Sözleşme, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından finanse edilen İstanbul Çevre Dostu Şehir Ödülü’ne de öncülük etmektedir. Çevre dostu şehirler, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik eden çalışmaları nedeniyle COP 19’dan beri ödüllendirilmiştir. Ödülün üçüncüsü, 7-10 Aralık 2021 tarihlerinde Türk hükümetinin ev sahipliğinde Antalya’da düzenlenen COP 22 toplantısında Saygıdeğer Hanımefendi Emine Erdoğan tarafından Malaga Belediyesi’ne takdim edilmiştir.
ANTALYA’DA EŞSİZ BİR COP
COP 22 Toplantısı, Saygıdeğer Hanımefendi Emine Erdoğan’ın ev sahipliğinde düzenlenen Kadın Liderler Yuvarlak Masa Toplantısının bir gelenek haline gelmesi için ilk adımın atıldığı platform olmuştur. Bahse konu etkinlik, kadınların karar vericiler olarak Akdeniz Bölgesi’ndeki rolünün önemini vurgulamaktadır. Yuvarlak masa toplantıları Akdeniz için etkili bir çevre gündemi oluşturma ve uygulamada kadınların liderliğini güçlendirmeye yönelik stratejiler hakkında görüş alışverişinde bulunmak için bir platform olmak; cinsiyet ve çevre arasındaki bağlantıları keşfetmek gibi amaçlar taşımaktadır.
COP 22’de öne çıkan diğer önemli konular, Akdeniz bölgesindeki taraf ülkelerin gelecekteki eylemleri için yol haritasını çizen önemli politikaların karara bağlanması olmuştur. COP 22 Toplantısı boyunca Akdeniz’de Çevre ve Kalkınma Durumu Raporu (SoED), Akdeniz Havzasında İklim Değişikliği ve Çevre Raporu (MAR1) ve IPCC’nin Altıncı Değerlendirme Raporunun işaret ettiği üçlü krizin (kirlilik, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı), Akdeniz Bölgesi’ni her zamankinden daha fazla etkilediğine dikkat çekilmiştir. COP 22 Toplantısında gelecek nesillere sağlıklı ve verimli bir Akdeniz bırakmak için bir dizi çevre problemini ele alan 19 adet karar kabul edilmiştir. Ayrıca, COVID-19 pandemisinden sonraki ilk COP olan COP 22, çevreyi korurken bölgenin durgun ekonomisini canlandırmak için önemli bir basamak teşkil etmiştir.
Sözleşme orta vadeli strateji adı verilen altı yıllık strateji planlarıyla eş zamanlı olarak faaliyetlerini gerçekleştirmektedir. İlk orta vadeli strateji (MTS 2016-2021) 2015 yılında kabul edilmiştir. MTS, Akdeniz çevre durumunun resmini çizer, Akdeniz’deki politika bağlamını tartışır, bölgenin ortak ilkelerinin vizyonunu ortaya koyar, ihtiyaç duyulan temaları sunar. Altı yıllık dönemde ele alınması gereken uygulama, finansman ve kurulacak ortaklıkları dikkate almaktadır. 2022-2027 için yeni orta vadeli strateji ile (MTS 2022-2027), Akdeniz Bölgesi’nde iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilikten oluşan üçlü krizle mücadele edilmesi ve Sürdürülebilir Kalkınma ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri için 2030 Gündeminin uygulanmasına katkıda bulunulması hedeflenmektedir.
COP 22 sırasında eyleme dayalı bir dizi karar da kabul edilmiştir. Akdeniz’in bir bütün olarak MARPOL Ek VI uyarınca Kükürt Oksit Emisyon Kontrol Alanı (MED SOx ECA) olarak belirlenmesine ilişkin karar çevre ve insan sağlığı için önemli faydalar sağlayacaktır. Alınan karar gereği deniz taşıtı yakıtlarındaki kükürt içeriği binde bire düşürülecektir. Böylelikle, SOx emisyonlarında %78,7 ve PM 2.5 emisyonlarında %23,7 düşüş sağlanacaktır. 2025 yılında yürürlüğe girecek olan bu kararın alınması ile Akdeniz, diğer dört emisyon kontrol alanına katılmıştır. UNEP/MAP koordinatörü Sayın Tatjana Hema sözleşmenin 45. yıl dönümünü kutlamak için bu kararın alınmasından daha iyi bir yol düşünemediğini belirtmiştir.
COP 22 süresince başka önemli plan ve programların hayata geçirilmesine yönelik kararlar da kabul edilmiştir. Bunlardan biri Akdeniz Bölgesinde Biyoçeşitliliğin Korunması ve Doğal Kaynakların Sürdürülebilir Yönetimi için 2020 Sonrası Stratejik Eylem Programı (Post-2020 SAPBIO) olmuştur. Bahse konu karar, alan temelli koruma tedbirlerini ve türlerin ve habitatların korunmasına yönelik eylem planlarını içeren bir strateji belgesi ile tamamlanmıştır. COP 22 sonrası Taraf ülkeler ulusal biyoçeşitlilik stratejilerini ve eylem planlarını gözden geçirmek veya hazırlamakla yükümlüdür.
Deniz çöpüyle mücadele; yeşil ve döngüsel işletmelerin gelişiminin desteklenmesi; Akdeniz’in Kara Kökenli Kaynaklardan ve Faaliyetlerinden Dolayı Kirlenmeye Karşı Korunmasına İlişkin Protokol, Akdeniz’de Gemilerden ve Uçaklardan Boşaltma veya Denizde Yakmadan Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi ve Ortadan Kaldırılmasına ilişkin Protokol, Akdeniz’de Kıta Sahanlığı ve Deniz Dibinin Keşfi ve İşletilmesinden Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesine İlişkin Protokol konularında da yapılan değişiklikler kabul edilmiştir. 2023 Akdeniz Kalite Durum Raporunun (2023 MED QSR) hazırlanmasında veriye dayalı raporlamaya geçişin önemi vurgulanmıştır.
COP 22’nin Bakanlar Oturumu bölgedeki üçlü krize dikkat çeken “Mavi Akdeniz’e Doğru: Temiz Bir Miras Bırakmak, Biyoçeşitliliği Korumak ve İklim İstikrarını Sürdürmek” teması altında gerçekleşmiştir. Bakanlar Oturumunun açılışını Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Sayın Murat Kurum yapmıştır. Sayın Kurum, açılış konuşmalarında Akdeniz’de yaşanan zorluklarla mücadele etmek için daha güçlü iş birliği ihtiyacının altını çizmiştir. Bakanlar Oturumunda imzalanan Antalya Deklarasyonu, Akdeniz ülkelerinin bakanlarının güçlü siyasi desteğinin ve sürdürülebilir ve verimli bir Akdeniz ve kıyılara ulaşmak için ortak çabalarının bir sembolü niteliğindedir.
Antalya Bakanlar Deklarasyonu, üretken ve biyolojik çeşitliliği zengin olan deniz ve kıyı ekosistemleri ile sağlıklı, temiz, sürdürülebilir ve iklim değişikliğine karşı dirençli bir deniz ve kıyıya erişilmesi ve COVID-19 pandemisinden daha iyi bir ekonomi ile çıkılması için bölgesel taahhütlerin yenilenmesi çağrısında bulunmaktadır. Deklarasyon ayrıca, Paris Anlaşması, Biyolojik Çeşitliliğin Korunması, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi gibi diğer küresel taahhütlerle uyum sağlanmasının gerekliliğine de dikkat çekmektedir.
COP 22’den sonraki iki yıllık süre, Çalışma Programı Belgesi (PoW) ve bu belgeye göre düzenlenmiş olan bütçe dokümanına göre planlanmıştır. PoW, MTS 2022-2027 ile tamamen uyumlu ve bölgedeki üçlü krizin çözümüne odaklı uzun vadeli faaliyetler içerecek şekilde tasarlanmıştır. Anılan belgede atık su arıtma çalışmalarını kolaylaştırmak için teknik standartlar sağlamaya yönelik planlar; kirlilikten ve çöpten arındırılmış Akdeniz; deniz koruma alanlarının yönetimini genişletmeye ve güçlendirmeye odaklanan biyolojik çeşitlilik unsurları ve ekosistemler, iklim değişikliği, yönetişim, ortak bölgesel vizyon, bölgedeki kaynakların sürdürülebilir kullanımı, bölgesel iletişim temalarının çalışılması önerilmektedir.
GELECEK DÖNEM ÇALIŞMALARI
COP toplantılarından sonraki iki yıllık dönemde yapılacak çalışmaların ve yönetime dair konuların düzenli aralıklarla görüşüldüğü büro toplantılarının başkanlığı COP 22’den sonra ülkemize geçmiştir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Sn. Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar iki yıl boyunca Büro Başkanı olarak seçilmiştir.
23-24 Mart 2022’de İstanbul’da bu dönemin ilk büro toplantısı düzenlenmiştir. Tematik bölgesel stratejiler, COP 22’nin önemli mesajları ve ileriye dönük çalışmalar ele alınmıştır. Yaklaşmakta olan 2023 yılı Akdeniz Kalite Durum Değerlendirmesi (2023 Med QSR), MAP Bilgi Yönetimi Stratejisi; Barselona Sözleşmesinin ilgili protokollerinin taraf ülkelerce kabul edilme durumları ve raporlama faaliyetleri görüşülmüştür. Toplantı sonucunda bir dizi tavsiye niteliğinde karar alınmıştır.
Büro Toplantısında Taraf Ülkelere, Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) 78. Deniz Çevresi Koruma Komitesi’nde (MEPC) COP 22’de alınan MED SOx ECA kararının ilanına aktif olarak katılmaları tavsiye edilmiştir. Büro’nun taraf ülkelere bir diğer güçlü mesajı ise UNEP/MAP’ın çalışmalarının görünürlüğünü sağlamak üzere BM Okyanus Konferansı, Stockholm +50 Konferansı, BM Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi gibi küresel forumların etkin bir şekilde kullanılması; özellikle Antalya Bakanlar Deklarasyonu ve COP 22’nin ilgili sonuçlarının Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine katkılarına dikkat çekmektir. Büro Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, iklim değişikliğinin önümüzdeki iki yılda sözleşmenin öncelikli çalışma alanı olacağının altını çizerek, Türkiye’nin iklim değişikliği ile ilgili faaliyet gösterecek olan bir bölgesel merkeze ev sahipliği yapması konusundaki istekliliğini yinelemiştir.
Büro Toplantısının ardından 20 Mayıs 2022 tarihinde Monako’da gerçekleştirilen başka bir önemli etkinlik Akdeniz Önemli Özel Koruma Alanları (SPAMI) Günü olmuştur. Bu özel etkinlik 39 SPAMI’nin yöneticisini ve ilgili kurumların temsilcilerini bir araya getirmiştir. Davetliler arasında bulunan Büro Başkanı Sn. Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar açılış konuşmalarında Akdeniz’in iklim değişikliğinin etkilerine karşı hassas bir noktada olduğunu vurgulayarak 39 SPAMI’nin iyileştirilmiş çevresel şartlara ulaşmak için yardımcı olacağını belirtmiştir.
Tüm bilimsel çalışmalar, Akdeniz ortamının üçlü krize karşı savunmasız olduğunu açıkça göstermiştir. Üçlü krizin yaşanmakta olan etkileri ancak bölgesel ve küresel ölçekte ortak çabalarla hafifletilebilir. COP 22’de alınan kararlar ve kabul edilen tedbir ve politikalar, gerekli siyasi ve yasal adımların atılmasını ve teknolojik gelişmelerle ilgili bilgilerin paylaşılmasını, halkın bilinçlendirilmesini ve katılımını, eğitimi gerektirmektedir. Sadece hükümetler arasında değil, aynı zamanda kamu-özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında koordinasyon ve iş birliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç bulunmaktadır.